Hikayede
adı geçen kişi ve kurumlar tamamiyle hayal ürünüdür.
Pazartesi, 21.11.2005
ÇILGIN SEDAT 3
Hakan Şükür’ün futbolu
bırakmasının üzerinden tam 4 yıl geçmişti, yani yıl 2032. Başbakan Bülent
Ecevit bu günü tüm dünyaya (yani şimdiki Türkiye) tatil ilan etmişti. Zaten 700
günlük yılın 400 günü çeşitli nedenlerden dolayı tatille geçiyor. Onun için bu
bir günlük tatil bizi pek etkilemedi.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da
31 Şubatta, yani Çılgın’ın ölüm yıl dönümde 5 arkadaş bir araya gelmeye karar
verdik. Bunun içinde en uygun yer Anadolu Öğretmen Lisesindeki Çılgın’ın
kulübesiydi.. Kararlaştırdığımız saatte buluştuk ve eski anıları anlatmaya
başladık. İlk aklımıza gelen anılardan biri şuydu:
“Alper ve Gökhan’la birlikte
ani bir kararla kaçmaya karar vermiştik. Saat 12.55ti. Sınıfa gidip çantaları
alıp dışarı çıkmamız 5dk mızı aldı. Çılgın’ın kulübesine yaklaştığımızda
saatler 13:00ü gösteriyordu. Fakat Gökhan kitabını sınıfta unuttuğunu farketti
ve çantasını bize bırakarak kitabını almaya gitti. Biz Alperle yola devam
ettik. Çılgın yine yerindeydi; fakat
daha zil çalmadığı için sorun çıkarmayacağını düşündük. Ancak yine tam yanından
geçerken “Siz nereye gittiğini sanıyorsunuz.” cümlesini işttik. Ama bu sefer
haklıydık, daha zil çalmamıştı. Çılgın salmamakta direnince bizde başka yollar
aramaya başladık. Bu sırada Gökhan geldi. Bende çantasını ona doğru fırlattım.
Tam arkamızı dönmüş gidiyorduk ki Çılgın arkadan gelip “Gelin İlbey Bey’e
gidiyoruz” dedi. Nedeni de benim Gökhan’a çantasını fırlatmammış. Biz bu
bahaneye gülmekten hatta yerlerde yuvarlanarak gülmekten kendimizi alamadık.
Çılgın bu hareketimiz üzerine daha da sinirlendi. İlbey Bey’in odasına doğru
yol alırken Çılgın öğretmen evine açılan kapının açık olduğunu fark etti ve onu
kapamak için kısa bir süreliğine yanımızdan ayrıldı. Bu kısa sürede bizim arka
kapıdan kaçmamıza yetti de arttı bile.”
4-5 saat kadar burada
kaldıktan sonra ayrılmak üzere kulübeden çıktık. Kapıya doğru giderken garip
bir ses geldi, bu dalga sesiydi. Bunun bir tusunami dalgası olduğunu anlamamız
çok uzun sürmedi. Kulübeye geri döndük ve dalgayı beklemeye başladık. Dalga
kısa süre içinde geldi ve üzerimizden geçip gitti. Ama bir sorun vardı, içeriye
su giriyordu ve su seviyesi git gide artıyordu. Kulübe suyla dolmadan kendimizi
dışarı attık. Dalga geçmişti; fakat geride 3-4 m derinlikte denizi andıran bir
Edirne bırakmıştı. Bu sırada kapıya doğru gelen bir balık gördük, irice bir
balıktı, en azından boyu 3m ydi. Balık geldi ve kapıda durdu. Zararsız bir
hayvana benziyordu. Aldırmadan kapıya yöneldik tam çıkarken bir ses işittim
“Nereye gittiğinizi sanıyorsunuz.” Arkadaşlarıma baktım bu sefer onlarda
duymuştu. İlginç olan sesin balıktan gelmesiydi. Ama olsun, bu Çılgın
olmalıydı. Sözünü tutup geri gelmiş olmalıydı. Ne de olsa insan olarak geri
geleceğini söylememişti. Bu tarihi anı kaydetmeliydim. Sesi kaydetmek için
telefonumu çıkardığımda bir kez daha yıkıldım; çünkü duyduğumuz Çılgın’ın
havalandığı gün yanlışlıkla kaydettiğim Çılgın’ın sesiydi. Bu sefer benimle
birlikte arkadaşlarımda yıkılmış olması benim için bir teselliydi.
Ama umutlarımı hala
yitirmedim. Elbet bir gün Çılgın geri gelecek. Hakan Şükür futbolu bıraktığına,
Amerika Irak’tan çıktığına, Fenerbahçe şampiyonlar liginde çeyrek final
oynadığına, Bülent Ecevit 2043'te yapılacak seçimlere aday olmayacağını
açıkladığına göre Çılgın’da bir gün dönecekti. Ama ne zaman?
Burak Bora